UNUTMA BENİ ÇİÇEKLERİ

UNUTMA BENİ ÇİÇEKLERİ

Chieko Baisho'nun söylediği "Sana unutma beni çiçekleri (gönderiyorum)" isimli bu romantik Japon şarkısı adıyla tam uyumlu bir içeriktedir. Sevenlerin ayrıldığı ana dairdir. Ama anlaşılan bu bir olumsuz ayrılık değildir. "Kimileri kavuşur, kimileri ayrılır; böyledir bu işler". Belki de ileride tekrar kavuşulacaktır ama malumunuz, bu ayrılık anının acı olmasını engellemez. Kızımız bu uzaklara gitme hadisesine rağmen iyimserdir; "gidiyor olsan da kalbinin derinliklerinde beni unutmayacağını biliyorum." Ve şarkıya ismini veren sözler "sana unutma beni çiçekleri gönderiyorum."

https://www.youtube.com/watch?v=p55WIOiapLI&list=PL2EdL3nt49yLP9GWwPMDABJ1K0azKZwpF

Gurbet türkülerinin kültüründe yaşayan şahıslar olarak ayrılmak, uzaklaşmak, unutulmak, hatırlanmak tüm insanlık için olduğu gibi bizim için de önemli.

"Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun?
Gördün güzelleri beni unuttun."

Veya belirli bir yaş grubu için çok dokunaklı bir anısı olan Esmeray'ın "Unutma beni, unutama beni". "Unutama" daki gündelik kullanımından farklı kullanım onu alelade rasyonaliteden çıkarır. Bu bir dilek, belki bir yakarış. Ayrılığı kabullenmiş olsa da unutulmayı kabullenemeyen eski sevgilinin dileği..

Unutulmak veya unutulmamak.. Hatırlanmak.. Nasıl böyle yüklü bizim için?!

Popüler Youtuber psikologların söylediği gibi birini arayıp "dün seni düşündüm" demek nasıl da gönlün hassas tellerine dokunuyor.

Muhtemelen arasak bu temaya dokunan 1000'lerce şarkı veya başka tür edebiyat eseri buluruz. Bunlardan çok güçlü bir örnek olağanüstü yetenekli ve yaşadığı acıları, zorlukları, bunlarla savaşını, sanatını daha da ileriye taşımaya yöneltebilen Nazan Öncel'in "Beni Hatırla" şarkısı. Bazen içimizden "keşke kendisine daha iyi davransa" diye geçirmemize neden olan fevkalade sanatçı:

Her telefona sen çık
Her kapıya sen koş
Beni hatırla

Burada yine alelade rasyonalitenin dışına çıkış aynı zamanda onun sınırlarını hatırlatıyor belki de... İnsan bazen Alman Romantiklerini yad etmeden edemiyor; sözün ustalıklı kullanımı, latif duygular uyandırmanın ötesinde şiirin (en azından "hakiki şiirin" diyelim) gerçek olduğu bir gerçeklik düzeyi var mıdır?

Sen bir yerlerde
Ben bir şehirde
Akşam olunca
Beni hatırla

Ve daha pek çok şey:

Unutulmuş birer birer
Eski dostlar eski dostlar
Billinmez ki nasıl nerde
Eski dostlar eski dostlar

Tabii hatırlanmanın sevgi ile ilişkisi çok yoğun: "Nazende sevgilim yâdıma düştü".

Bizim kasaba hayatımızı anlatma amacındaki Gönül Dağı dizisinde ailesinin tayiniyle kasabadan ayrılan çocukluk aşkını hiç unutmayan Taner tam da bizim tarzımızda seyirciyi "yakar."

Hatırlanmak... Antik Yunan'da kendini feda eden savaş kahramanlarına vad edilen şey öldükten sonra akıllarda kalmakmış. Bu belki bizim kültürümüzde çok tatmin edici değildir ama hatırlanmanın nasıl yaşamaya veya var olmaya benzediğine dair önemli bir şeyleri de gösteriyor. Ya da rasyonaliteye taşırsak varlığının tanınması.

Gelin pervasızca, bir gerekçelendirme yapmadan metafiziğe geçelim; bize tek bir vazifemiz olduğunu, diğer tüm her şeyin bunun uzantıları, türevleri olduğunu hatırlatan büyük metafizikçi Frithjof Schuon'u analım: Bu vazifemiz içinde bulunduğumuz unutmalar dünyasında Allah'ı hatırlamaktan başka bir şey değildir.

Bu tüm dünyadaki büyük mistik-metafizik anlayışların ortak paydasıdır da. Tüm mesele bir hatırlama meselesidir. Geleneksel insan anlayışında "kalp psikolojisini" barındıran Japon kültüründen, değindiğimiz şarkıda olduğu gibi bir şeyler unutulabilir ama "kalbin derinlerinde bir yerlerde" unutulmayacaklardır.

Bu metafizik bilgiyi hatırlama olarak belirten Eflatun'un durumunda da böyledir.

Kuran'da da; hatırlatıcı işaretler üzerinde düşünürsek "belki" hatırlayacağımıza değinilir.

Salt ampirik olmayan modern psikoloji dallarında (Freud'un psikanalizi veya Carl Jung'un Analitik Psikolojisi vb gibi) bilinçaltı veya bilinçdışı kavramları üzerinden hatırlamaya dair devasa disiplinler geliştirilir. Bize türsel bir hafızamız olduğu bile söylenir. 1000'lerce sene önce dedelerimizin kendi babalarını öldürüp sonra korku ve suçluluk duygularıyla kıvrandıklarını rüyalarımızı incelersek göreceğimiz söylenir. Unuttuğumuz şeyler yok olmamışlardır; farkındalık alanı dışında bir yerlerde varlıklarını ve etkilerini sürdürürler. Bir vecheden bu disiplinlerin unutulanları hatırlatmak olduğu söylenebilir.

Bir bu kadar ilginci Batı geleneğinde mevcut, özel hazırlanmış resimlere bakıp üzerinde tefekkür ederek metafizik nihai gerçekliğin hatırlanmasına çalışılan Hafıza Sanatı.

Günümüz Türkiye'sinde bu konuyu en yetkin ele alanlardan birisi büyük düşünür Yalçın Koç'tur. Ona göre de metafizik özünde hatırlamadır. Hatırlama değilse hayalin savrulmalarına açıktır. O tipik olarak beklenmeyecek bir şekilde (artık şu "tipikleri" bir geride bıraksak ne iyi olacak aslında) Freud'da, kendi mantıksal sonuçlarına kadar götürülse bu büyük mistik- metafizik geleneklere benzeyecek bir şeyler tespit eder. Onun düşüncesinin bir çığıra dönüşmesini umut ediyorum.

Aslında niye şaşıralım ki; Freud'un da Jung'un da temel ilhamlarının bazılarını oluşturan Alman Romantizminin kaynakları Jacob Boehme, Meister Eckhart gibi Alman mistiklerdi ve bu şahıslar tüm büyük mistik-metafizik geleneklerin o asgari ortak paydasından hiç uzak değildi. Hatta İslam felsefesi, tasavvufu, Yahudi Kabalizmi, antik Mısır'ın Hermetizmi konularında bilgili oldukları açık birşey.

Kuran başkaca da unutma, hatırlama konularına değinir;

“Allah'ı unutan, bu yüzden Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmış kimselerdir.” Haşr, 59/19

"Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir." Tevbe, 9/67

"Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." Ra'd 13/28

Aslında belirli bir perspektiften bakıldığında İslam açısından herşey hatırlatmak içindir.

Bu bakış açısından her çiçeğin unutma beni çiçeği olduğunu kabul etmek yanlış olmaz.

Ampirik bilginin değerini asla reddetmeden bu "hatırlanan bilgi" tipine uygun yöntemlerle açılmanın günümüzün pek çok fikri/felsefi çıkmazını çözeceği konusunda Yalçın Koç'a bütünüyle katılmaktayım.

Bu vazifeyi en iyi şekilde yerine getirebilmek ümidiyle...

Muhabbetle

Diğer Yazıları

Neşem de Kederim de

Neşem de Kederim de

  • 09.03.2025 / 15:38

Yorum Yaz