Arap Kültürünün Onarımı

Arap Kültürünün Onarımı

Arap ve İslam kültürü son yüz yılda kaç terim ve kavram üretti? Elbette son derece azdır ve bu durum bu kültürün büyüklüğü, tarihi ve bileşimiyle uyuşmamaktadır. Tarihteki fırkalar, kendi içlerine çok kapalı olsalar da birtakım terimler/ıstılahlar ve kavramlar/mefhumlar ürettiler. Hariciler, Mu’tezililer, İhvan-ı Safa ve daha niceleri de dahil olmak üzere İslam kültüründen beslendiler.

Ancak solcular, milliyetçiler, İslamcılar ve liberaller de dahil olmak üzere son yüzyılın çeşitli Arap bileşenleri, Arap kültürünü öne bir metre yaklaştıracak yeni terimler veya kavramlar üretemedi. Hepsi geçmişin sofrasından ya da Batı’nın kırıntılarından beslendi.

Oryantalist çalışmalar ve oryantalistler Arap kültürünün sürdürülmesi için uygun araçlar sağlayamazlar, bunun temel nedeni bu kültürün ruhuna sahip olmamalarıdır. Bu kültürün ruhu, çalışmalarla değil, Arap ve İslam dünyasına sosyal, duygusal, tarihi ve dini bağlılıkla elde edilen kümülatif bir yapıdır.

 

Onarım Çalışmaları

Kültürün onarımı yeni terim ve kavramların inşasıyla başlar. Bu, zorunlu olarak fikir ve içtihadın işletilmesinden kaynaklanan bir süreçtir. Kültür çarkının hareketi için terimlerin ve kavramların bilimsel/ilmi ve elitist olması yeterli değildir. Aynı zamanda kullanabilmeleri ve mevcut bir bilince dönüştürebilmeleri için insanların geneline sorunsuz bir şekilde aktarılabilme yeteneğine de sahip olmalıdır.

Yeniyi inşa etmeye devam etmeksizin kültürün sürdürülmesinden nasıl söz edebiliriz? Felsefe, tasavvuf, tarih, sosyoloji, şer’i ilimler ve edebiyatın gelişimine bakarsak, her neslin yeni bir terim ve kavram alanı ürettiğini görürüz. Cüneyd-i Bağdadi ve Hasan-ı Basri Gazali’den daha az üretirken, İbn Arabi Gazali’den daha fazla üretmiştir.

Son yüzyılda üretilenlerin çoğu kriz düşüncesi çerçevesine aittir. Ayrıca “sömürülebilirlik” gibi revaç gören söylemlerin çoğu, önemlerine rağmen, bir düşünce veya kavram olarak kabul edilemez. Çünkü “olabilirlik” durumu belirli bir tarihsel gerçekliğin vasfıdır.

Günümüzde Arap kültürü içindeki alanların çoğu terminolojik ve kavramsal yaratıcılıktan neredeyse tümüyle yoksundur ve yapılan çalışmalar eskiye dayalı devam etmektedir. Bu nedenle, öncesinde onarım çalışması yapılmadan ve bölgede bir dizi genel kavram yayılmadan kültürel bir akım yaratmak zordur.

Arap bilinci ve kültürüne ilişkin onarım çalışmaları, İslam toplumunun yönünü belirlemedeki etki ve etkinliğinin devamı için elzemdir. Bir yanda düşünce ve yönetim karmaşası, diğer yanda birbiriyle çelişen Arap kültürel tercihleri ve bunların bileşenlerinin çelişkileri vardır. Arap ve İslam kültürünün genel eğilimlerine yönelik etkili bir kültür merkezinden yoksun olan bir bölgede, onarım kurumlarının zayıflığı ve yokluğu da cabası.

Bölgede neden dil grupları gibi “kavramsal gruplar” olmadığını hep merak ediyorum. Çünkü kavramların onarımı, en az dilin onarımı kadar etkili ve önemlidir. Kavramlar, dünya vizyonlarıyla birlikte seviyesi düşen kültür ve bilincin temel itici güçleridir.

Arapça telif ve yazın, onarıma en çok ihtiyaç duyulan alanlardan biridir. Bunun nedeni, yazın sanatındaki gerileme ve geniş kesimler tarafından kullanılan dil seviyesindeki düşüştür. Dil zevkindeki düşüş, hayal gücü ve genel yaratıcılığın kısıtlanması nedeniyle bozulma durumu anlaşılabilirdir.

Entelektüel ve edebi eserlerde ve ürünlerde hayal gücünün teşvik edilmesi Arap kültürüne çok ihtiyaç duyulan yeni bir maneviyat kazandıracaktır. Medeniyetler ancak halkların dizginlenemez hayal gücüne dayanan kültürün ruhunu soluyarak yeniden canlanmış ya da rollerini sürdürmüşlerdir.

 

Dağıtmak Onarıma Aykırı

Bölgedeki en yaygın çalışma, içtihat vehmine kapılan Arap unsurlar tarafından yürütülen kültürel yapıların ve medeniyet mirasının parçalanması çalışmasıdır. Hâkim olan tevil/yorum kargaşası İslam kültürüne son derece zarar vermektedir ve kayıtsız-şartsız içtihat hakkı iddiası hiçbir zaman kültürel birikimi onarmanın bir aracı olmamıştır. Araçların ve yöntemlerin kullanımındaki hesapsız açıklık, kültürel sembollerin ve içeriklerin çarpıtılmasına yol açmaktadır.

İslam kültür ve bilincinde tanınmış içtihat, görüş ve tavırların kullanımındaki kargaşa, toplumların birtakım büyük sembolleri, hâşâ Kur’an, Sünnet ve medeniyet inşasında büyük bir meziyet olan icmanın üstünde bir başlangıç noktası ve referans olarak görmelerine neden olmaktadır. Ömer ibnu’l-Hattâb’ın hayatı, duruşu ve içtihatları için denilirmiş ki sultanlar için acı olmuştur ama dinin katiyeti/kesinliği konusunda kafası karışan birçok aydın için fitne olmuştur.

Aile sorunları, erkek-kadın eşitliği gibi meselelerde, karşıt tarafların Ömer’in içtihatlarıyla farklı biçimlerde birbirlerine karşı istidlalde bulundukları pek çok tartışmaya tanık olmuşumdur. Bir tarafın men ettiğini diğer taraf caiz ve mübah kabul ediyordu. Ömer’in düşüncesi ve yöntemi, hükümleri bozmak için bir modele dönüştü. Ya Ömer, içtihatlarının modernistler tarafından yaygın olarak kullanılmasından mülhem ileri düzey modernist bir semboldür, ya da Ömer sadece bazı görüşlerinde modernisttir. Bu hakikat, bilimsel ve davranışsal olarak etik olmayan kusurlu bir seçicilik ve pragmatizmdir.

 

Onarım seviyeleri

 

Hatırlatma seviyesi: Onarım çalışmaları genellikle ortaya çıkan arızaları onarırken esası/cevheri korumaya dayanır. Benim bakış açıma göre, onarımın iki seviyeye ihtiyacı vardır: “hatırlatma” seviyesinden başlayarak “düzeltme” seviyesine, oradan etki aşamasına ulaşılır. Bu seviyelerin temeli üzerine Arap kültürel çalışması inşa edilebilir.

Mevcut nesillerin kültürel içeriklerini unutmuş olmaları ve kavramsal, dilsel, edebi ve tarihsel içerikleriyle temastan uzak olmaları, hatırlatma çalışmaları yapılmasını ve sürdürülmesini son derece önemli hale getirmektedir. Zira kültür bilinçle bağlantılıdır, bu nedenle toplumlara başarılarını, sembollerini, büyüklüklerini ve medeniyet inşalarını hatırlatmak kültürel eylemin yeniden başlatılmasında yapısal bir unsurdur.

Hatırlatma ilkesinin karşılaştığı sorunlardan biri, bu mekanizmanın dini vaaz alanında baskın olmasıdır. Bu aşılması gereken bir kusurdur, çünkü Kur’an’da müminlere fayda sağladığı ifade edilen hatırlatma, inanç ve ibadet konularıyla sınırlandırılamayacak kadar geneldir. Yüce Allah’ın “ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” [İbrahim 5] ayeti hakkında, Tahir bin Aşur’un bu günleri Müslümanlar için destek günleri olarak gördüğünü gözlemliyoruz.

Gerçekten de insanlara Allah’ın günlerini hatırlatmak, onlara Müslümanların her alandaki büyük başarılarını hatırlatmak anlamına gelir. Allah’ın günleri sadece savaşlardaki zaferler değildir. İbnü’n-Nefis, Harezmi, İbnü’l-Heysem ve daha nicelerinin başarıları da hepsi Allah’ın günlerindendir. Hatırlatma mekanizması bir anlatı kalıbı ya da nesillere anlatılan hikayeler değil, medeni rolü yeniden üstlenme ihtiyacına dair farkındalığı ve hissiyatı canlandırmak için bir araçtır. Arapların gerçek günlerine gelince, bunlar istilalar değil, beşeri başarılar, estetik ihtişamlar ve dizginlenemez hayal güçlerini ifade eden, Arap kültürüne verimlilik kazandıran günlerdir.

 

Düzeltme seviyesi: Kavramların zaman içinde değişmesi veya tedavülden kalkması, düzeltmenin ele aldığı en önemli zorluklardan biridir. Hatırlatma ve düzeltmenin amacına ancak kültürümüzün özel verilerinin genelleştirilmesi ilkesiyle ulaşılabilir. Arap kültürü farklı seviyelerdedir ve toplumların ve bireylerin ihtiyaç duydukları hatırlatma ve düzeltme, hareket için ihtiyaçlarıyla orantılı olmalıdır.

Kültür sadece bilinç yaratmakla kalmaz, aynı zamanda duygu da yaratır ve bu temelde, halkların kültürünü ve tarihsel, bilimsel, politik, dini ve sosyal kavramlarını düzeltmek, medeniyeti sürdürme yükümlülüğü duygusu yaratır. Kullandıkları kavramları düzeltmek, dünyaya bakış açılarını düzenlemenin temelidir.

 

Keşif Çalışmaları

Arap kültürünü onarmanın temelinde nesiller arasındaki bağı sürdürmek yatmaktadır. Mevcut temel gereksinimlerden biri, büyük aydınlar kuşağı ile yeni aydınlar kuşağı arasında yakınlaşma alanları bulmaktır. Bölgedeki kültürel faaliyetlerin başarısını yalnızca isimleri sıkça pazarlanan nam salmış elitlerin ilgisini çekmeye bağlamak bize herhangi bir kültürel avantaj ya da üstünlük sağlamaz.

Aksine tedavül kanununu ve yeni kültürel yıldızların doğuşunu engeller ya da önemli ölçüde sekteye uğratır. Bilinç ve kültürle ilgili çoğu alanda, eski nesil ile yeni nesil arasındaki uçurum genişlemiştir. Dolayısıyla çok azı önceki projeleri tamamlamayı düşünmektedir. Bu ise zorunlu olarak birikimin korunmasını gerektiren medeniyet yasalarına aykırıdır.

Kültür paydaşlarının karşılaştığı en önemli zorluk yeni nesli keşfetmektir. Yeniyi var etmek için kurumların kendi ışınlarının bir kısmını feda etmesi, çoğu zaman üzerine bahse girmeye değer bir fedakârlıktır.

Diğer Yazıları

Yorum Yaz