ABD’Yİ BAŞIMIZA SADDAM BELÂ ETTİ
Vietnamlılar ABD’nin burnunu sürtmüştü. Kepaze etmişti. Bütün dünyaya rezil etmişti. Derleme bir halk, Garaudy’nin tabiriyle “market toplumu”, yani millî duyguların değil kâr ve kazancın bir araya getirdiği topluluk olduğu için ABD insanı savaş yapamaz. Çünkü hep yaşamak ve asla ölmemek ister. Amerikan vatandaşlarının böyle olduğunu Vietnamlılar bütün cihana göstermişti.
ABD Vietnam’dan kötek yemiş köpek gibi kuyruğunu kıstırarak kaçmış, canını güç belâ kurtarmıştı.
Vietnam bozgunundan, daha doğrusu Vietnam’da yediği okkalı şamardan sonra bu cihanda herkes ABD’ye ödlekler olarak bakıyordu. O da ödlekliğini bildiği için artık hiçbir ülkeye sataşamaz, kafa tutamaz olmuştu.
ABD böyle bir eziklik, zavallılık ve korkaklık içinde debelenirken maalesef Saddam ABD’nin cesaretlenip kahramanlaşmasını sağladı. Garaudy’nin nasihatine kulak asmayıp ABD’nin tuzağına düştü.
Saddam Kuveyt’i işgal edince, 80 küsur yaşındaki Garaudy hemen Paris’ten uçağa atlayıp Bağdat’a gitti. Saddam’la görüştü. Kendisine ordusunu derhal Kuveyt’ten çekmesini rica etti. Saddam ise ABD’nin Bağdat büyükelçisiyle konuştuğunu, büyükelçinin kendisine, “Kuveyt’in işgali bizi ilgilendirmez!” dediğini, dolayısıyla bir bakıma ABD’den izin almış olduğunu söyledi.
Saddam’ın bu saflığı karşısında şaşkına dönen Garaudy, Batılı bir devletin, en başta da ABD’nin verdiği söze asla güvenilemeyeceğini, Batılı siyasetçilerin akrep gibi yüze gülüp arkadan soktuklarını dili döndüğünce anlattı. Saddam’ı ikna edebilmek için “İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin” kitabını yanında götürmüştü. O kitapta İsrail’in 1982 yılında Kivunim Dergisi’nde yayınladığı “İsrail’in Güvenlik Stratejisi” makalesini gösterdi. O makalede İsrail’in ilk hedefinin Irak’ı üçe bölmek, ardından da Suriye’yi parçalamak olduğunu izah etti. Ne acıdır ki Saddam’ı fikrinden caydıramadı. Garaudy üzüntüden kahrolmuş bir hâlde Paris’e döndü.
Sonrasında olanlar oldu. ABD müttefiklerini de yanına alarak Irak’a saldırdı. Saddam neye uğradığını bilemedi. Garaudy’yi dinlemediği için hem kendi canından oldu hem de ülkesini mahvü perişan ettirdi.
Dahası, ABD’nin üzerinden Vietnam şokunu atlatmasını sağladı. ABD’yi efelenir hâle getirdi. Artık ABD kendini karşı durulmaz bir güç olarak görüyor. Bütün dünyaya meydan okuyor.
“Amerikan Efsanesi” kitabında “ABD İsrail’in Sömürgesidir” başlığını taşıyan bir bölüm vardır ve orada ABD’nin nasıl bir İsrail sömürgesi olduğu enine boyuna anlatılır. İsrail özellikle şimdilerde o sömürgesine ne isterse yaptırıyor.
Sözün özü, düşüncesiz ve söz dinlemez Saddam, kendini ve ülkesini perişan etmekle kalmadı, ABD’yi ihya etti ve İsrail kuduzunun ekmeğine yağ sürdü.
Garaudy’nin sözünü dinleseydi de Irak olduğu gibi kalsaydı, İsrail ne Gazze’ye saldırabilir ne de Batı Şeria’yı ilhak etme kararı alabilirdi. Çünkü Saddam İsrail şımarıklık ettiği zaman Tel Aviv’e roketler atıyor ve İsrail’e haddini bildirip geri adım attırıyordu.
“İsrail’in Güvenlik Stratejisi” tıkır tıkır işliyor, bakalım bu ümmetin başına daha ne belâlar açacak!
