Afganistan’da Bir Yunan Filozofu

Afganistan, eski adıyla Baktriya, bir zamanlar felsefenin yani hikmetin ana kavşağıydı. Kadim bilgeliğin ve kültürel etkileşimin bu toprakları, özellikle Helenistik dönemde Yunan düşünürlerinin önemli duraklarından biri haline gelmişti. M.Ö. 4. yüzyılda, Büyük İskender’in doğuya uzanan seferleri sırasında kurdurduğu Ay-Hanum (Ai Khanoum) şehri, zamanla tiyatroları, sarayları, akademileri ve tapınaklarıyla büyük bir felsefe ve bilim merkezi kimliği kazandı. Bu şehre gelen filozoflardan biri de, Kuzey Kıbrıs’ın antik Soli (Soloi) kentinden Klearkhos’tu. Uzun sakalıyla bugünün Taliban mollalarına da çok benziyordu.
Hayal edin: M.Ö. 4. yüzyıl… Pers İmparatorluğu hâlâ göğü delen ulu bir çınar gibi ayakta. Ancak köklerinden çürüme başlamış. Ege’nin tuzlu rüzgârlarıyla yetişen genç bir adam, tarihin yıkım ve doğum sancılarını aynı ömre sığdırmaya hazırlanıyordu. Adı Klearkhos’tu. Aristoteles’in öğrencisiydi. Apollon’un Delphoi’de yankılanan “Kendini bil” öğüdünü işitmiş, dostluk, adalet ve sükûneti felsefenin diliyle yazıya dökmüştü. Fakat onun gözleri yalnızca Atina’nın sütunlarıyla sınırlı kalmamış, Hindikuş’un zirvelerinde de bir anlam aramaya koyulmuştu.
M.Ö. 350 civarında Soli’de doğduğu düşünülen Klearkhos, Aristoteles’in kurduğu Peripatetik (gezici) felsefe okulunun mensubudur. Ahlak ve etik alanlarındaki düşünsel derinliğiyle tanınan Klearkhos, Helen felsefesini Doğu’nun kadim bilgeliğiyle buluşturma amacıyla Ai-Khanoum’a uzanan bir entelektüel yolculuğa çıktı. Bu seyahat, yalnızca coğrafi bir hareket değil; kültürel, zihinsel ve ruhsal bir açılım anlamı taşıyordu.
Büyük İskender’in M.Ö. 334’te Asya’ya ayak basmasıyla başlayan fetih dalgası kısa sürede Kıbrıs’ı da içine aldı. Aynı dönemde Klearkhos, Atina’da Lykeion’da Aristoteles’in derslerine katılıyordu. Delphoi’de Apollon’a ait “Kendini bil” ve “Dostunun derdi, senin de derdindir” gibi özdeyişleri yazıya geçirerek bu ilkeleri geleceğe taşımaya başladı. “Eğitim”, “Dalkavukluk” ve “Dostluk” üzerine yazdığı ancak yalnızca fragmanları günümüze ulaşan eserlerinde, Yahudilik, Hint bilgeliği ve Zerdüştlük gibi farklı kültür ve inanç sistemlerini karşılaştırmalı biçimde ele aldı.
Klearkhos’un hayatına dair bilgiler sınırlıdır. Ancak Aristoteles’in M.Ö. 335–322 arasında Atina’da ders verdiği düşünüldüğünde, Klearkhos’un muhtemelen M.Ö. 340’tan önce doğmuş olması gerekir. M.Ö. 316’da doğan ve M.Ö. 268’de Akademi’nin başkanı olan Arkesilaos’a ithaf ettiği eserden yola çıkarak, M.Ö. 3. yüzyılın ilk çeyreğine kadar hayatta kaldığı tahmin edilmektedir. Bu da onun oldukça ileri yaşta — muhtemelen 80’lerini aşarak — öldüğünü gösterir.
İskender’in M.Ö. 323’te Babil’deki ani ölümü, imparatorluğunu kaosa sürükledi. Yönetim, generaller arasında bölüşüldü: Ptolemaios Mısır’da, Antipatros ve ardından Kassandros Makedonya’da, Perdikkas ve ardından Antigonos ise Asya’da hâkimiyet kurdu. Ancak bu parçalanma, maceracı ve düşünür bir ruh için dünyayı daha da ilgi çekici kılmıştı. Klearkhos’un hemşehrileri Stasanor ve Hieron gibi bazı Solililer, İran’dan Kızıldeniz kıyılarına kadar uzanan görevlerde bulunmuşlardı.
Klearkhos da bu dönemde Doğu’ya yöneldi. Suriye kıyılarından başlayarak Fırat boyunca ilerledi, Dicle kıyısındaki Seleukeia Ad Tigrim’e ulaştı. Zagros Dağları’nı geçip İran Çölü’nün kuzeyinden dolanarak, nihayetinde Oksos (Amuderya) Nehri kıyısındaki Ay-Hanum’a vardı. Bugünkü Afganistan’ın kuzeydoğusunda yer alan bu şehir, Seleukoslar ve ardından Greko-Baktriya Krallığı döneminde Helenistik kültürle inşa edilmiş bir merkez hâline gelmişti. Klearkhos da burada kurduğu akademide dersler verdi.
Ay-Hanum’daki Yunan tiyatrosu yaklaşık 5.000 seyirci kapasitesine sahipti. Akademiler, saraylar ve tapınaklar Grek mimarisiyle şekillenmişti. Klearkhos’un Delphoi’den getirdiği özdeyişler, bu kültürel dokunun ruhunu oluşturdu. Kentin kurucusu olarak kabul edilen Kineas’ın mezarının girişine yerleştirilen yazıtta şu beş özdeyiş yer almaktaydı:
• παις ὢν κόσμιος γίνου – Çocukken terbiyeli ol. (Çocuk yaşta görgü kurallarını öğrenin)
• ἡβῶν ἐγκρατής – Gençken itidalli ol. (Genç iken tutkularınızı kontrol etmeyi öğrenin)
• μέσος δίκαιος – Orta yaşta adil ol. (Orta yaşta adil ve merhametli olun)
• πρεσβύτης εὔβουλος – Yaşlılıkta sağduyulu ol. (Yaşlılıkta iyi nasihatlerde bulunun ve iyi tavsiyeler verin)
• τελευτῶν ἄλυπος – Ölümde kederden uzak ol. (O zaman pişmanlık duymadan ölün)
Taşın sol tarafındaki iki dizelik epigram ise şöyle der: “Bu eski bilgelerin sözleri, kutsal Pytho’da meşhur insanların özdeyişleri olarak dikilmiştir.
Klearkhos bunları dikkatle yazıya dökmüş ve Kineas’ın tapınağına adamıştır.”
Bu yazıt, yalnızca Delphoi’nin Yedi Bilgesi’ne ait özlü sözleri yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda Helenistik düşüncenin uzak bir coğrafyada nasıl hayat bulduğunun da simgesidir. Aristoteles’e ait kayıp bir eserin parçasının Ay-Hanum saray hazinesinde bir papirüs üzerinde bulunması, şehrin bilimsel zenginliğini gözler önüne serer.
1965-1978 yılları arasında Fransız Arkeoloji Heyeti’nin gerçekleştirdiği kazılarda gün yüzüne çıkan bu yazıt, göçebe istilalarına rağmen yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başarmıştır. 2006’dan bu yana ise Kabil Müzesi’nin gezici sergisiyle dünyanın pek çok önemli müzesinde yer almış; Paris, Londra ve Pekin gibi şehirlerde sergilenmiştir. Bu taşın üzerinde Klearkhos’un ismini gören bir ziyaretçi, onun Kıbrıs kıyılarından başlayan ve Baktriya güneşinde son bulan bir hayatı yaşadığını düşünebilir. Eğer böyle bir şey mümkünse, bu bir Helenistik yaşamın özüdür.
Sonuç olarak, yaklaşık 90 yaşına kadar yaşamış olan Klearkhos’un akıbeti kesin olarak bilinmemektedir. Belki de Afganistan’da vefat etti ve Ay-Hanum topraklarına defnedildi. Belki de uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Akdeniz’e geri döndü. Ancak kesin olan şu ki: O, göçebe istilalarının bile silemediği bir iz bıraktı. Felsefeyi (hikmeti) sadece konuşmadı, taşıdı. Bilgeliği sadece öğütlemedi, işledi. Ay-Hanum’da taşa kazıdığı o beş özdeyiş, yalnızca Yunan geleneğinin değil, insanlık mirasının da temel taşlarından biri hâline geldi.
Ve belki de, felsefe dediğimiz şey tam da budur: Zamanı, mekânı, imparatorlukları aşarak bir yazıtın yüzeyine kazınan hakikat. Ne yalnızca Yunan’a aittir ne sadece Doğu’ya. Klearkhos’un hikâyesi, hakikatin yürüyerek, emekle, sabırla taşlara işlenerek var olduğunu gösteriyor. Ve zaman geçse de, o taş hâlâ parıldamaya devam ediyor.
Not: Klearkhos üzerine Türkçede kapsamlı ve derinlikli bir çalışma henüz bulunmamaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla Memfis Yayınları’na önerdiğim “Solili Klearkhos” adlı kitap, Eylül ayında felsefe severlerle buluşacaktır.