ANADOLU SEMALARINDA SİYONİST TAYYARELERİ

ANADOLU SEMALARINDA SİYONİST TAYYARELERİ

İsrail, misyonu itibariyle küresel çetenin baş tetikçisi, sokakların azdırılmış kabadayısı rolündedir. Küresel sistemin emniyet supabıdır. Küresel sisteminin bütün kirli işlerinin Sümen altı edildiği kirli bir siyasal rejimdir. Emniyet supabı olarak o kadar büyük bir tazyik altında hayati işlevler görüyor ki her türlü gerilimi üzerine çekecek küresel bir cazibeye! sahiptir. Küresel çetelerin ve sistemin bütün kirli işlerini absorbe eden bir yeraltı terör örgütüdür. Siyonizm, İnsanlığın, eğer varsa bir modern çağ boyunca ürettiği bütün insani değerleri un ufak eden değirmenin Amerika ile birlikte takım teşkil eden temel taşıdır.  

İsrail, 1948 yılından beri fiilen dünyayı bombalıyor. Resmen bombalıyor. İnsanlık ailesini zehirliyor. Dünyayı terörize ediyor. İsrail bir sonuçtur. Sonucun etkileri, yeni süreçlerle karmaşıklaşarak dünyayı sarmalayan bir çığ felaketi gibi büyümeye devam ediyor. Kontrol ettikleri ulaşım, iletişim, bilumum dijital, silah, finans vb sistemlerle, ahtapot gibi sardıkları dünyayı, insanlık onurunu, insanlık ailesinin ortak vicdanını sistematik bir şekilde aşağılıyorlar. 

İsrail, sadece İsrail değildir. 

Zerre kadar modern dünya bilinci olan herkes bilir ki İsrail, bir Amerika sistemidir. Bir Modern Küresel Avrupa sistemidir. Teoman Duralı Hoca’nın isabetli adlandırmasıyle  Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti’nın en hassas noktasıdır. 

Belki de İsrail, Modern Kapitalist Küresel sistemin, kendi sınıfsal çelişkilerini bertaraf etmek için çöplerini boca ettiği bir sistem ve coğrafyadır. Sınıfsal çelişki ve çatışmalarını kendisinden uzak tutmak için inşa ettiği bir dalgakıran settir. 

Muhtemelen, Amerika ve Batı’nın, kendi modern uygarlıklarına meydan okuyan tek güçlü Medeniyet, düşünce ve kimlik olan İslam’ı ve müntesiplerini dünyanın en korkunç ideolojisi olan Siyonizmle terbiye! etmek için uydurdukları bir ütopik ada devletidir; kendisini herkesten soyutlayan ve onlardan üstün gören kanserli hücrelerin kalbini felç ettiği; bütün insani hislerini kaybetmiş bir canavardır.

Dünya, bu kötülük kaynağını her kıtada keşfedip içinden atmaya çalıştı.

Ama unuttukları ve bir türlü kabullenmedikleri bir durum ve gerçek var; insanlık vicdanı bu barbarlığa genel olarak karşıdır. Bütün güçlerine rağmen yıkamadıkları direniş ruhu var. Onlar gibi, her şeyi maddeye ve paraya indirgemeyen ve insanlık onurunu taşıyan Yüce Mevla’yı bilen ve Yüce Mevla’nın kendilerini bilip andığı bir onurlu insan kitlesi var karşılarında.

İran’a yaptıkları son saldırılar, tarihsel bir kırılmanın ve anın içinde olduğumuzu gösteriyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın: “Hazır ol cenge Eğer İstersen Sulhüsalah” paylaşımıyla bu tarihsel kırılmanın ayak seslerinin bize de bir biçimde yakın olduğunu ve belki de tam da içinde olduğumuzu gösteren bir işaret fişeği olarak görmek mümkün. 

Bosna Hersek soykırımı sırasında İsmet Özel, ‘Anadolu veya Sivas Semalarında Sırp Tayyareleri’ başlıklı bir yazı yazmıştı Milli Gazetede. 

Dünya, dönüp dolaşıp aynı noktaya geldi galiba; ‘Anadolu Semalarında Siyonist Tayyareleri’ ihtimalini konuşur olduk.

Ancak bu sefer kimsenin eli boş değil. Bizimkilerin eli boş değil. İran’ın eli boş değil. Türkiye’nin eli boş değil. İradeleri boşta değil. Heykel ve laiklik histerileriyle bu milletin tarihsel ruhuna, imanına çöken şebekeler işbaşında değil artık. En son 15 Temmuz’da bu millet, MOSSAD ve CİA çetelerini yenerek bağırsaklarını büyük oranda temizlemiştir.  EN büyük ayak bağlarını balta ile keserek tarihin çöp sepetine atmıştır.

Gerisi mertçe bir kavgaya kalmıştır.

Biz son iki yüzyıldır oldukça antrenmanlıyız cephelerden gelen tecrübelerimizle; bu toplumun ayağına dolandırılan terör örgütlerine karşı verilen mücadele tecrübeleriyle…

Artık bizim semalarımız onlara ne kadar yakınsa onların da semaları o kadar bize yakındır.

Diğer Yazıları

Yorum Yaz