Mavi Marmara’dan Madelin’e: Zaferin Ayak Sesleri

Mavi Marmara’dan Madelin’e: Zaferin Ayak Sesleri

Gazze’ye yönelik İsrail kuşatması üzerinden yıllar geçti. Ancak bu kuşatma, sadece fiziksel sınırları değil, insanlığın vicdanını da hedef aldı. 2010 yılında, dünyanın dört bir yanından gelen vicdanlı insanlar, bu kuşatmaya karşı “Özgürlük Filosu”nu oluşturdu. O günlerde Mavi Marmara, bu mücadelenin sembolü olmuştu. Bugün ise bu şanlı direnişin meşalesini Madelin isimli başka bir gemi taşıyor.

Bu yeni umut taşıyan gemi, Gazze’ye ulaşmak üzere yola çıkan 36. yardım gemisi olarak tarih sahnesinde yerini aldı. İçinde sadece yardım değil; adalet, dayanışma ve onur taşıyor. Bu gemiye adını veren Madelin Kulab, Gazze’nin ilk kadın balıkçısıydı. Babasını ve geçimini, İsrail’in acımasız saldırılarında kaybetti. Şimdi ise adı, kuşatmayı yarmaya ant içmiş bir geminin üzerinde yaşatılıyor.

Ancak tarih, tekrar ediyor. İsrail yine aynı dili konuşuyor: tehdit, müdahale, zorla alıkoyma. Madelin gemisine de aynısı yapıldı. Uluslararası hukukun hiçe sayıldığı, silahların ve zorbalığın hüküm sürdüğü bir müdahaleyle gemiye el konuldu. İsrail, yardım malzemelerini “uygun yollarla” ulaştıracağını iddia etti. Oysa tüm dünya biliyor ki, “uygun yol” diye adlandırılan şey, sadece zulmün gölgesidir.

Ama bu hikâye burada bitmiyor.

Gazze yolunda yeni gemiler var şimdi. Mağrib ülkelerinden, Avrupa’dan ve Türkiye’den konvoylar hazırlanıyor. “Sağlam Bir Vücut” ismiyle yola çıkan Türk konvoyu, kardeşlik ve direnişin yeni sembolü olacak. Çünkü bu sadece yardım değil; insanlık onurunun yeniden ayağa kalkışı…

Bu gemiler ve konvoylar, ümmetin yeniden tek yürek olduğunu haykırıyor. Her bir çocuğun ağlayışı, her bir yaşlının bekleyişi, her bir annenin duası bu konvoylarda yankılanıyor. Kur’an ve sünnetin emrettiği dayanışma, artık sadece kitap sayfalarında değil, denizlerin üstünde ve meydanlarda da hayat buluyor. Dahası, bu dayanışma sınır tanımıyor; gayrimüslim vicdanlar bile harekete geçti. Bu, insanlığın ortak sesi.

İsrail’in her engelleme çabası, sadece kendi maskesini daha da düşürüyor. Her el konulan gemi, her tutuklanan aktivist, dünya vicdanını biraz daha uyandırıyor. Kamuoyu baskısı büyüyor. İsrail’in yıllardır üzerinde titrediği imaj, her müdahale ile biraz daha yerle bir oluyor.

Bugün Filistin direnişi, sadece mermiyle değil; cesaretle, sabırla ve stratejiyle tarih yazıyor. 7 Ekim’den bu yana yaşananlar, İsrail’in ne denli sarsıldığını açıkça gösteriyor. “Yenilmez” sanılan ordular, psikolojik çöküşler yaşıyor. İşgalin meşruiyeti sorgulanıyor. Dünyanın her köşesinde Gazze’ye duyulan sempati artarken, İsrail’e yönelik öfke derinleşiyor.

Ve evet, bütün bu işaretler bize şunu söylüyor:
Zafer uzak değil.
Kurtuluş yakında.
Kudüs özgür olacak.

Bu topraklar, sadece bir coğrafya değil, bir inancın, bir medeniyetin, bir insanlık sınavının merkezidir. Ve biz, bu sınavda safımızı seçtik. Biliyoruz ki, zalimin zulmü varsa, mazlumun duası ve direnişi de var.

Ve o gün geldiğinde —inşaallah yakında— hep birlikte şöyle haykıracağız:
"Başardık!"

 

Diğer Yazıları

Arefe Günü ve Aksa Tufanı

Arefe Günü ve Aksa Tufanı

  • 04.06.2025 / 17:25

Yorum Yaz