Arefe Günü ve Aksa Tufanı

Tanımanın Günü, Feryat ve Yardım Günü
Arefe gününün ufukta belirmesiyle, gözler Arafat Dağı'na çevriliyor; orada duran insanlar gibi duruyor, Allah’a yakarıyor, affını diliyorlar. Allah’ın onlarla melekleriyle övündüğü, günahlarını bağışladığı, dileklerini kabul ettiği bu büyük günde...
Ancak... Kalbin bir başka yönü Gazze’ye çevriliyor: Diri diri yakılanlara, başları kesilen bebeklere, kafaları parçalanan çocuklara, açlıkla kırılan yaşlılara, su eksikliğiyle can veren hastalara, soykırım altında ezilen mazlumlara... Tek suçları, “Allah Rabbimdir” demeleri ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaları...
Olaylar burada bitseydi, acı yine katlanılabilir olurdu. Ancak, durum daha da vahim: Ümmetin suskunluğu, liderlerin vurdumduymazlığı, devletlerin işbirliği, kurumların ihaneti… Yetim Gazze, çaresizliğin içinde boğuluyor.
Gazze’deki kahramanlar –Allah onlardan razı olsun– imanın zirvesinde, cesaretin ve kahramanlığın sembolü oldular. Düşmana sıfır mesafeden darbe indiriyorlar. Ellerindeki azla, yeryüzünün en büyük güçlerine meydan okuyorlar.
Müslümanların kalplerini burkan bu manzara karşısında hüzünlenmek, ağlamak meşrudur. Kalplerin Allah için titremesi, gözyaşlarının Allah yolunda akması, imanın alametidir. Ancak bu, sadece bir duygulanma, içe dönük bir ağlama olmamalı. Bu gözyaşları bizi harekete geçirmeli: Gazze’nin yanında durmaya, mazlumların davasını omuzlamaya, direnişe katkı sunmaya yönlendirmeli.
Bu gün, Arefe günüdür. Bu gün, tanımanın, tanışmanın günüdür. Ümmetin birbirini tanıdığı, acıları paylaştığı, dertleri birlikte taşıdığı gün…
Bu gün, müminlerin feryat günü, dua günü, kurtuluş arayış günü...
Bu gün, Mescid-i Aksa için çağrı günüdür… Gazze için destek günüdür… Ümmetin uyanış günü, izzet ve şerefin yeniden kazanılması günüdür…
Arefe, kelime kökü itibariyle "bilmek", "tanımak", "fark etmek" anlamına gelir. İşte bugün, ümmetin Gazze'yi tanıdığı, onun acısını hissettiği gün olmalıdır.
Bugün; Mescid-i Aksa’yı yeniden tanımanın, onu canımızdan üstün tutmanın günü olmalı.
Bugün; Filistin’in sadece bir toprak değil, bir iman meselesi olduğunu idrak etmenin günü olmalı.
Bugün; Kudüs’ün, ümmetin onuru ve mukaddesatı olduğunun farkına varmanın günü olmalı.
Bugün; kardeşliğin sadece sözle değil, fedakârlıkla, destekle, bedel ödemekle mümkün olduğunu anlamanın günü olmalı.
Gazze’ye dua etmek yetmez. Onlar için ayağa kalkmalı, onların davasını her yerde haykırmalı, kalemle, sözle, eylemle, mali destekle, en azından bilinçle bu davaya katkı sunmalıyız.
Bugün, ümmetin yeniden dirilişinin işaret fişeği olmalıdır.
Bugün; ihanet zincirlerini kırma, korku duvarlarını yıkma, zillet gömleğini çıkarma günüdür.
Bugün, ümmetin düşmanları tanıdığı, dostlarını bildiği, saflarını netleştirdiği bir gün olmalıdır.
Bugün, Gazze’ye bir “özür günü”dür: Bunca yalnız bırakılışına, sessizliğe, ihanetlere bir özür…
Ve bugün, Allah’a dönüş, tevbe, istiğfar, dua ve niyaz günüdür.
Kurban Bayramı’nın hemen öncesinde gelen bu Arefe günü, kurbanın anlamını da hatırlatmalıdır: Allah için fedakârlık… Allah için vazgeçiş… Allah için adam olmak…
Ey Allah’ım! Arefe günü hürmetine, Gazze’yi koru, Kudüs’ü aziz eyle, direnişi zafere ulaştır, ümmeti uyandır ve bizleri sadıklardan, sabredenlerden, şehitlerden eyle!