CUMHUR ABİ'NİN PAZARTESİ GÜNLERİ CAMA ASILAN GAZETESİ: MÜCADELE

CUMHUR ABİ'NİN PAZARTESİ GÜNLERİ CAMA ASILAN GAZETESİ: MÜCADELE

1980'li yılların başında Cumhuriyet Caddesindeki berber dükkanının küçük bir çırağı olduğum zamanlar... Dükkanımızın hemen karşı sokağında, Kayseriye Camii'ne giden sokağın sağ tarafında Mücadele Gazetesi'nin matbaası ve ofisi yanyana duruyordu. Eski usül matbaacılık tekniği ile harflerin tek tek büyük bir emek ve cefa ile yerleştirildiği bir düzenekte basılan gazetenin her sayfası Pazartesi günleri ofisin camına asılıyordu.

Her Pazartesi büyük bir merak ve heyecanla o cama koşardım...Baştan sona didik didik ederdim gazeteyi. Siirt YSE Spor ile ilgili haberler, güncel meseleler, kültür sanat yazıları, vefat, düğün haberlerinden, Siirt ile ilgili resmi gazete ilanları ve reklam maksatlı tüm yazı ve haberleri satır satır o ofisin camına yapışarak okurdum.

Aynısını Atatürk heykeli karşısındaki bir başka ofiste Arıtürk ailesinin camına astığı Siirt Gazetesi için de yapardım. Lise karşısındaki ofiste Sonsöz gazetesi için de...Okumaya ilgimi, şevkimi artıran önemli dönüm noktalarımdı bunlar benim için.

Siirt yerel basını o yıllarda gerçekten zengin bir çeşitliliğe ve renkliliğe sahipti. Bunun başını çekenlerin de bu konuda bir aile geleneğine sahip olduklarını hatırlıyorum.

İzgi'ler, Arıtürk'ler ve tabi ki Kılıççıoğlu aileleri...

Siirt yerel basın emektarlığı denilince akla ilk gelen ailelerdi bunlar. Sanırsam İzgi'ler sonrasında Batman'da bunu devam ettirdiler...Ahmet, Mehmet Metin ve Yavuz Arıtürk'ler (Ciranhaber sitesi), Nizamettin (Batman'da) ve Alamettin İzgi (Sakarya'da),  M.Emin ve Cumhur Kılıççıoğlu da Siirt'te bu işin temsilcileri ve emektarlarıydılar, muhtemelen sonraki nesle de aktarım olmuştur...

Hatırladığım bir başka husus da, Arıtürk'lerin basın anlayışının milliyetçi muhafazakar, yer yer mütedeyyin bir çerçeveye sahip olması, buna karşın Kılıççıoğlu'ların da sol/sosyal demokrat/ seküler bir anlayışa hitap etmeleriydi...

M.Emin Kılıççıoğlu'nun öncülüğünde başlayan Mücadele Gazetesi'nin hikayesi 60 yılı aşkın bir süre Cumhur Kılıççıoğlu'nun yönetiminde sürmüştür. Bu denli uzun bir birliktelik, haliyle Cumhur Kılıççıoğlu ve Mücadele Gazetesi isimlerini birbirleriyle özdeşleşmiş bir ikiliyi oluşturacak bir hüviyete büründürmüştür. Bu ikili adeta, etle tırnak gibi algılanıyorlardı.

Cumhur Kılıççıoğlu, namı diğer Cumhur abi, Siirt'in yerel dinamiklerini önemseyen, tarihi, kültürel özgülüklerini vurgulayan ve kimlikli bir şehir hüviyetini öne çıkartarak bunun korunması için ciddi emek harcayan bir isimdi.

Politik duruşu,  sosyal demokrat/ seküler bir anlayışı temsil ederken öte yandan Siirt'in mevcut sosyokültürel ve ekonomik ve dahi genel siyasi eğilimlerine de ters düşecek bir profil de çiziyordu. İlk zamanlar belki tek parti CHP'sinin Kemalist çizgisine sonrasında da bir Ecevit'çi DSP formatına sahipti.

Son zamanlarda HDP çizgisine de yakın veya töleranslı bir yayın politikası ve duruşu sergilediği de vakiydi. Bunda PKK'nın HDP üzerinden bölgede oluşturduğu hegemonik baskının etkileri olduğu muhakkaktı. Cumhur abi sanırsam, Siirt'teki yerel dinamikleri, etnik kültürel çeşitliliği dikkate alan ve ildeki toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak barışçı bir denge politikası olarak bu yolu tercih etmişti. Belki de sol/sosyal demokrat ve seküler yaklaşımı da bu tercihini iradi hale getirmiş de olabilir. 

Birkaç kez yayın politikası, köşe verdiği bazı meczup yazar ve yazılarına itiraz edip ters düştüğüm dönemler de oldu...Sıkı bir eleştiri mektubu yolladığım da...Kendisi bu mektubu büyük bir olgunlukla olduğu gibi yayımlamıştı da...Bu itirazlarıma rağmen, arada benim akademik etkinliklerimi ve kariyer adımlarımı da haber konusu yapıyor bazı yazılarımı da yayınlıyordu...Sosyal demokrat kimliğine uygun olarak çok sesliliğe ve farklı fikirlere; Siirt'in 3 dilli kardeş şehir kültürüne bu tavırlarıyla örnek olmaya çalışıyordu.

Fakat bu yönüyle genel halk teveccühünden genellikle uzağa düştüğü de bir gerçekti. Hatırladığım tüm zamanlarda da bu uzaklık ve mesafe her daim vardı. ANAP'ın esip gürlediği zamanlarda da muhalif duruş ve tavrı vardı. O dönemlerde  DSP'den adaylığı da sözkonusuydu sanırım.

Bağımsız gazetecilik anlayışından beslendiği muhtemel bu muhalif duruşu Cumhur Abi'yi genelde çoğunluk teveccühünün dışına, uzağına itiyordu. Bu yüzden halka mesafeli ve uzak görünüşüyle sempatisi az fakat, iş disiplini ve istikrarı ile ayrıca Siirt kültürünün korunması ve sonraki nesillere aktarılması konusundaki gayretleriyle de oldukça büyük bir saygınlığa da sahipti. Bu saygınlık zamanla beraberinde eksik olan sempatiyi de getiriyordu.

Katıldığı etkinliklerde, konferanslarda, elinde kağıt kalemi, her daim takım elbiseli, kıravatlı hali ile ve burnuna kadar indirdiği gözlüğüyle, titizlik ve ciddiyetle notlar alması, sorular sorup katkılar yapması da örnek alınacak bir gazetecilik performansının gösterenleriydi.

Nitekim, pek çok yıl TGC tarafından yılın yerel gazetecisi seçilmiş ve ödüller kazanmıştı.

Geleneksel matbuat tekniklerinden yeni nesil teknolojilerle donatılmış matbuat ortamına geçişte bir süre kriz yaşasa da kısa sürede yeni matbuat düzenine uyum sağlayacak yenilikleri hayata geçirip yeni düzene uyum sağlamıştı. İnternet ortamında gazetesini yayımlayıp ona uygun abonelikler oluşturmayı, gazeteyi Siirt dışındaki tüm bölgelere postalamayı da organize edebilmişti. Şahsen Ankara'daki evime de postalanmış Mücadele Gazeteleri bunun somut delilidir.

1984 veya 85 te olabilir, benim için en heyecan verici Pazartesi'ler başlamıştı. Bizde traşa gelen Cumhur Abi'ye yazdığım bir şiirimi gösterdim, çok beğenmişti. Gazetede basalım dedi. Çok sevindiğimi ve Pazartesi cama asılacak şiirimi görmek için sabah 8:00 akşam 5:00 mesaisini birkaç gün yaptığımı hatırlıyorum. Çünkü bazen  gazetenin baskısı ve cama yapıştırılması gecikebiliyordu...Camda asılı gazetede şiirimi görünce dünyalar benim olmuştu...

Siirt'e her ziyaretimde bir vesileyle mutlaka hal hatır sormak üzere ofisine uğrardım. O ziyaretlerden birinde Siirt'ten ayrılmamın üzerinden geçen yaklaşık bir 30 yıl sonra, Cumhur Abi'ye bunu hatırlatmış O da şiirimi arşivden bulmaya çalışacağını söylemişti. Çok umutlanmıştım fakat sanırsam bulamamıştı.

Halen 40 yıl önce yayınlanan ilk şiirimi merak ediyorum. Çünkü o ilk şiirimden gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum...Belki çocukları bulur cama asarlar bir Pazartesi... Ben de o cama yapışır, o çocukluk heyecanı ve coşkusuyla okurum...

Cumhur abi, kafasında fötr şapkasıyla (ilginç olan ise hiç taktığını görmemem...Nedense Cumhur Abi'nin bendeki imgesi fötr şapkalıdır...) Kemalist rejimin kurucu ilkelerine sadakati imleyen bir kişiydi benim için. 

Nevi şahsına münhasır bir dindarlığı da vardı. Bid'atlere, hurafelere, şehirdeki dindarlık vasatına ve görünümlerine itirazı olan, türkçe ibadet idealine ve modern dindarlık görünümlerine sıcak bakan bir profildi benim için.  

Çoğu kez Şeyh Celaleddin Kardeş için güzellemeler yapan yazı ve yorumlarına rastlardım. Şeyh Celaleddin Kardeş, Cumhur Abi için, Siirt'teki kadim medrese ve tarikat geleneğine çok da uyumlu gelmediğinden, kendisini de modern bir din anlayışına yakın gördüğünden olsa gerek örnek aldığı bir din adamı tipiydi.

Cumhur Abi, şehirdeki türbelerin, manevi şahsiyetlerin ve bunların oluşturduğu kültürel atmosferin bir taraftan korunmasını ve hatırlanmasını, şehrin kültürel belleğine kazınmasını isteyen; bir taraftan da bu atmosfere itiraz eden bir politik duruşa sahip bir kişilik bölünmesi görüntüsü sergileyen bir figürdü. Yahya Kemal'deki kafa karışıklığı ve kültürel müslümanlık tiplemesinin tüm özelliklerini üzerinde taşıyordu.

Cumhur Abi'nin bu durumu, modernleşme süreçlerinin yarattığı, bireyin yerine, yurduna, kendine yabancılaşmasının tüm huzursuzluklarını ve paradokslarını temsil ediyordu. Bu yüzden, doğup büyüdüğü yer ve yaşamak istediği yer ve hayat arasında gidip gelen bir ruh hali vardı. Bir ayağı ve hayali İzmir diğer taraftan yaşadığı ve aidiyetini kaybetmek istemediği şehri Siirt. Şairin ifadesiyle Cumhur abi "Evi Nepal'de kalmış Slovakyalı bir ruh" halleri içindeydi. Newyork'tan Mekke'ye adlı hatırat, gezi türü kitabı da tam da bu ruh halini yansıtıyordu. Alabildiğine modern, batılı bir hayat standardı beklentisi ve hayali olan Cumhur abi bu tenaküz dolu ruh haliyle, Siirt kimliği ve kültürel belleği söz konusu olduğunda tam bir muhafazakara dönüşüyordu.[1]

Kendisinin, Siirt gelenek ve göreneklerini, Siirt arapçasını, Siirt tarihi ve kültürüne damga vurmuş şahsiyetleri ve mekanları bir belleğe toplamak, adeta şehrin hafızasını, arşivini oluşturmak gibi politik tercihine, hayat tarzına ters bir misyonu ve motivasyonu vardı. Doğrusu bunun kaynağını da merak ediyordum. Tahminim ise, Cumhur Abi'nin, yaşlandıkça ve şehrin demografyasını bozan terör, göç gibi  etkenlerden dolayı, Siirt şehrinin, kültürel hafızasının ve özgünlüğünün kaybolması endişesine kapılmasıdır.

Önemli olayları manşete dikkat çekici bir şekilde taşıma becerisi, iş disiplini, 80'li yaşlarına kadar büyük bir ciddiyet ve emekle ortaya koyduğu gazetecilik performansı her türlü takdire şayandı.Siirt dışındaki Siirtlilerin şehirleri ile aidiyetleri kopmasın ve Siirt'i unutmayıp gözetsinler diye web ortamına aktardığı 60 yıllık gazetesi Mücadele, sosyal mecralarda cama asılan haliyle okuyucusunu bulmayı başarmıştı. Cumhur Abi'nin sayesinde  her Pazartesi web adresinden Mücadele Gazetesini Ankara, İstanbul ve Sakarya yıllarımda hep takip ettim. Bir çok Siirtli, gurbet ellerde bu imkandan ziyadesi ile istifade etmiştir sanıyorum.

Cumhur Abi'nin bu yönü, içerideki, dışarıdaki bir çok Siirtli için bir haber, gönül köprüsü ve şehirleri için bir bütünleşme harcı işlevi görmüştür...Siirt Matbuat alemi ve Siirtin kültürel belleğinde silinmez bir iz bırakan, Siirt'in yurüyen arşivi ve Siirt sevdalısı Cumhur Abi'nin vefatı ile Siirt ve Siirtliler bir yıldızını kaybetti. Siirt ve Siirtliler için önemli bir yeri doldurduğu vefatı sonrasında daha iyi anlaşılacaktır. Siirt sevdasına uygun düstüğü gibi İzmir'de vefat eden Cumhur Abi'nin Siirt'e getirilerek aşık olduğu topraklara defnedilmesi de çok manidar olmuştur. Cumhur abinin vefatı dolayısıyla Ailesinin, cümle yakınlarının, Siirt'imizin ve cümle Siirtlilerin başı sağ olsun... 

Yokluğun aranacak Cumhur abi! Özellikle Pazartesi günleri ofisinin camında gazeteni asmanı bekleyen çocuklarca...

 

 

[1] Sol sosyalist çevrelerde ateist, deist ama tarih ve kültür bağları güçlü tipleri ifade etmede kullanılan bir kavram var. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı gibi ya da içinde bulundukları realiteye karşı belli bir tutum içinde olmalarına rağmen geçmişle ve yaşanan kültürle barışık tipleri ifade etmek için geliştirilen kavram tam da bu durumu ifade ediyor: Kültürel Müslüman…İslam ve değerlerine ontolojik bağ hissetmeyen ama yaşantıda, pratikte tüm ritüellerine saygılı ve barışık tipler için kullanılabilen bir kavram. Cumhur abi de geleneksel anlamda tipik bir Siirtli olmasa da katıksız bir kültürel Siirtli idi.

 

Diğer Yazıları

Yorum Yaz