Sahil Beldelerindeki Laikçi Amcalar Ve Teyzeler Gettosu
                            Edremit, Akçay, Güre ve Altınoluk'ta banka ve aşure kuyruklarında, sokaklarda muhalif seküler amcalar ve teyzelerle konuştum...Onları gözlemledim hep...Acaip bir kafaya ve ruh haline sahipler...O kadar malzeme çıktı ki...Gülmekten mideme kramplar girdi...
AKP Nefreti bunlarda mantık silsilesi bırakmamış...
Çankaya'da görmeye aşina olduğum öfkeli laikçi amcalar ve özellikle teyzeler burada adeta getto kurmuşlar...
Bölgede hatırı sayılır miktarda muhafazakar bir yerli turist görüntüsü de var...Sanki bunlarla yaşamak tahammülü ve tecrübesi artmış gibi... Fakat hislerini ulu orta yerde dile dökmekten de çekinmiyorlar...Tesettürlü kadınları Çankaya'lı laikçi teyzelerin edasıyla baştan ayağa yan bakışlarla süzmeler, laf sokmalar aynı hızla ve gazla devam ediyor...
Bulundukları bölgede oluşturdukları gettonun verdiği cesaret de, "-burası artık bizim..." düşüncesini pekıştirmiş olsa gerek, aksi takdirde medeni ilişkilerin gerektirdiği asgari şartlara aykırı bu durum ancak cahil cesareti ile açıklanabilir...
Direk "-A ke pe" diye başlıyorlar mevzuya ve öyle bir gerginlikle telaffüz ediyorlarki bunu, küfür niyetine kullandıkları açık...
Havanın sıcaklığı, aşure ve banka kuyruğunda uzun kalmanın müsebbibi, etrafta gördükleri her kesilmiş ağacın da suçlusu Akepe..."-Belediye bizde değil miydi? Diye soran birisinin oluşturduğu anlık kafa karışıklığı "-Yok, Büyük Şehir onlarda..." diye cevap verip sövmeye devam ediyorlar..
 "-Bunlar yeşillik düşmanı, betona aşıklar..." diye başkası söze karıştı...
Az sonra beldenin CHP'li Belediye Başkanını, aşure kazanının altını yakmaya gelecek sonra aşureler dağıtılacak diye bekleyenler homurdanmaya başladı..."-Nerede kaldı bu başkan, Akepe'li olsa ortalığı yıkardınız? diye cılız bir ses çıkardım ilk defa...Nefret dolu tüm bakışları anında üzerimde hissettim ki neyse ki Başkan tam da o anda geldi ve aşure dağıtımı başladı...Başkan iyi ki gelmişti...
Promosyon kuyruğunda uzun boylu don atletle duran 65 li yaşlardaki bir amca ise tam arkamda duruyordu:"-1 saattir bu kadın vezneyi meşgul ediyor...bunlarda b.k gibi para var tabiki...sıra bize nasıl gelsin?" diye bağıra çağıra sitem etti...Hemen önümdeki teyze "-Onlar kuyruğa mı girer? Saraya kasalar ayaklarına taşınıyor..." diye destekledi...Ben de yazlık kasabasındaki tek banka şubesinden bankamatikteki para çekme limiti yetersiz olduğu için vezneden para çekmek için mecburen girdiğim kuyrukta olanları izliyordum...
Neyseki 1 saat içinde sıra bana geldi, bankaya almak üzere görevli kapıyı açar açmaz arkamdaki ahlak timsali(!) amca önümden hızla içeri daldı...İçeride de bir süre sıra bekledik...Önümde kuyruklara giren koyun gibi bir halkımız olduğundan dem vuran ve saray kasalarından söz eden teyzeyi içerdeki sırasını sandalyede oturarak beklerken gözlemledim...Az sonra gördüm ki kol çantasından çil çil euroları büyük bir dikkatle çıkartıp sayıyordu herkesin önünde...100 bin euro'dan az bir para değildi gördüğüm...Meğer promosyon sırasındaki teyzenin başka hesapları da varmış..."-Milletimiz koyun gibi kuyruğa girmeye meraklıdır..." dediğinde aklı başında bir kadın"- Sen de bu kuyrukta olduğunun farkında mısın?" diye hesap soracak olsa da teyze hiç umursamadan saray edebiyatına devam etmişti...
Aşure kuyruğundaki bir teyze de civarda sükse bir termal otelinin ortaklarının arap olmasına kafayı takıp "-Memleketi araplara satıyorlar..." diye sitem etmesine azcık karşılık vermeye çalışsam da bu çabam, fayda etmeyecek bir duvarla karşılaştığını jest ve mimiklerde kısa sürede görmüştü...
Bankada sıramı hoyratça kapan amca da eksik evrakları nedeniyle gönderilmiş ben işlemimi yaparken dönüp tekrar kuyruğa girmiş fakat usul usul kaynak yapa yapa ilerliyordu...
NOT: Bu arada ne kadar içkili müptezel mekan gördüysem hemen hepsinin camlarında, duvarlarında Kalpaklı Mustafa Kemal bayrakları ve içinde de bolca bu teyzelerden ve amcalardan vardı...Bunun konuyla bir ilgisi var mıydı? Emin olamadım...
LAİKÇİ AMCALAR VE TEYZELER GETTOSU: EDREMİT SAHİLLERİ-2
Daha önce Edremit havalisindeki laikçi amcalar ve teyzeler gettosundan gözlemlerimi aktarmıştım...Devamı için ekleyeceklerim var...
Bu gettodaki insan tiplemelerinde dikkatimi çeken en önemli şeylerden biri kaynaşma ve birlikte hareket etme kültürü idi...
Bunu sağlayan da AKP (Onların telaffuzu ile A-Ke- Pe) düşmanlığı yanı sıra Kalpaklı Mustafa Kemal sembolleriyle doldurdukları mekanlarda yaşadıkları hayattı...Her tür farklı hayat tarzını, etnisiteyi siyasal tercihi bu hayata tehdit/düşman olarak algılıyorlar...Önceleri bu tehdit kürtler/doğululardı bu şimdilerde sığınmacı Suriyeliler ve Akepe'liler...Hayat tarzı özgürlüğü ve bunu kaybetme korkusu bu kesimlerde despotiklik ve bencillik eşiğinde yaşanıyor..
Alabildiğince tüketim endeksli bir hayat tarzı, seküler bir itikat ve O'nun gerektirdiği ritüellere bağlılık yanında bildik maneviyattan muhafazakarlıktan zerre eser yok...
Belki de yaşanan tüketici/hedonist hayatın ruhlarda bıraktığı boşluk Akepe nefreti ile Kalpaklı Mustafa Kemal sembolleriyle doldurularak seküler bir iman devşirilmiş...Hayatı anlamlı kılan tek gösteren bu onlar için...Peki, onlara bu anlamdaki rahatlığı/ huzuru/Kimliği sağlayan ve biraraya getirip kaynaştıran bir düşman/ öteki olarak Akepe gittiğinde bunun yeri neyle dolacak? Bu sorunun cevabı tam bir muamma...
Makarna ve kömür yardımı ile ayakta/hayatta duran, cahil cuhela bir seçmen kitlesi olarak addettikleri Akepe seçmenini bulundukları promosyon ve aşure kuyruklarında sollayacak performanslarını önceki gözlemlerimde aktarmıştım...
Bedava kefen dağıtılsa ilk sıraya kendileri koşacak bir profil sergileyen bu amcalar ve teyzeler, her fırsatta "-kuyruğa giren koyun bir milletiz..." diye de halkı aşağılamaktan geri durmuyorlar ve dahi hiç susmuyorlar da...
Geçmiş zamanlardaki vesayetçi düzenin/jakobenist politikaların kendilerinde yarattığı özgüvenle ortaya konulduğunu zannettiğim bu durumun/ bu ruh halinin ve davranış tarzının psikoanalitiği/ bilinçaltı çözümlemesi acilen gerekli...Burası aslında, devasa bir sosyalpsikoloji labaratuvarı, hemi de açık havalı olanından...
Değerler sistemindeki erozyonu kişiler örneği üzerinden gösteren şu anektod da çok önemliydi benim için...
Bir çayocağı işletmecisine, yakınlarda olması muhtemel, çay bahçesi tarzı bir et lokantasını sordum, tarif ettiğinde konseptinde içki olup olmadığını da sorduğumda"- İçkili olması daha iyi değil mi?" tarzında cevap almam ilginçti...
"-Ailemle rahat etmem için sormuştum..." tarzındaki gevelememi bile;
"-olsun abi daha iyi ya..." şeklinde karşıladı...Yani demem o ki başkalarının hassasiyetleri umurlarında olmayan bir tiplemeydi bu şahsın tavırları benim için ve oralarda çok yaygındı...
Balıkesir, Edremit, Güre güzergahı üzerinde biri Çanakkale Zaferinin diğeri İstanbul'un Fethinin sembolü iki isim göze çarpıyor... Yol güzergahında Edremit'te Seyit Onbaşı ile ilgili anıtı, daha ileride Ulubat Beldesi ve gölünün hatırlattığı Ulubatlı Hasan'ın bende çağrıştırdıkları ile bu beldedeki hal ve gidişat arasındaki tenakuz beni alıp başka diyarlara götürdü...
CUNDA'DAN CUNTA'YA GİDEN YOL UZAK MIDIR?
Ayvalık ve Cunda Adasında da devam ettiğimiz gezimiz esnasında yol tabelaları bizleri yakın zamanlarda etkin olmuş kudretli bir kaç generalin adlarını taşıyan malikaneler ve büyük yapılar, tesislerle de karşılaştırdı...Bunun da sanırım iki yazıda satır aralarına serpistirdiğim eski vesayet düzeninin kalıntıları/ ganimetleri ile ilgisi olsa gerek...
Balıkesir Edremit Sahil hattı üzerinde Bölgenin en büyük metropolü İzmir'in kültürel etkisi çok fazla...Trakya/Balkan göçmenleri de ağırlıklı olarak göze çarpıyor... Yakınlardaki Yunan adalarının da İzmir etkisini kuvvetlendirdikleri aşikar...
Bunun yanında Cunda Adasının adı Ali Bey Adası...Ada, resmiyette Kel Ali gibi İstiklal Mahkemelerinde keyfi olarak idam cezaları vermesiyle meşhur birinin adını taşıyor fakat herkesin dilinde ada Cunda olarak kalmış...Gerçi, Cunda'dan Cunta'ya çağrışım çok kolay olsa da ismin kökeni ve anlamı benim için merak konusu...
Hatırlarsanız, yakın zamanlarda Kaz Dağlarında Siyanür ile altın arama faaliyetlerine karşı bir çevreci hassasiyet oluşmuştu...Sanırım, 2.Gezi Kalkışması denemesi sayılabilecek kadar büyümesi muhtemel ve örgütlü bir muhalefetin körüklediği bu kalkışma için bu beldenin seçilmesi, etkisi altında olduğu kültürel hinterlant dikkate alındığında çok da tesadüf değildi...Kimbilir belki de bu seçimi yapan örgütlü çevreler için Cunda'dan Cunta'ya giden yol çok kısa görünmüştür...
NOT:2022 YAZ SEZONU BÖLGE İZLENİMLERİ
        