Kendi Öz Evlatlarını Bile Katlettiler!
Evet, Siyonistler İsrail devletini kurabilmek için kendi öz evlâtlarını bile öldürdüler! Nasıl mı? Anlatalım…
Siyonizm’in babası Theodor Herzl adlı Siyonist, İsrail devletinin temellerini attığı dönemde, bildiğiniz gibi, Abdülhamid Han’a da Filistin’de Yahudilere toprak vermesi için başvuruda bulundu. Osmanlı Devleti’nin Batı ülkelerine olan bütün borçlarını ödemeyi taahhüt etmesine rağmen Sultan tarafından reddedilince, Siyonist arkadaşlarını toplayarak uzun görüşmeler, tartışmalar yaptı. Sonuçta, Abdülhamid Han hayatta olduğu müddetçe emellerine kavuşamayacaklarına kanaat getirdiler. Herzl ölünce, kendisinin oluşturduğu Siyonist grup tek çıkar yolun bu Sultan’ı tahttan indirmek olduğu kararına vardı.
Batılı devletler de petrolle dolup taşan Osmanlı topraklarına el konulmasını engelleyen tek kişinin Sultan Abdülhamid olduğunu bildikleri için onu “Kızıl Sultan”, “Müstebit” yaftalarıyla suçlamaya ve sözde Osmanlı aydınlarını ona düşman etmeye çalıştılar. Abdülhamid düşmanlığı askeriyeye de sirayet edince iş kolaylaştı. Gerisi malum…
Siyonist liderler, İsrail devletini 100 yıl içinde gerçekleştirmeyi planlamışlardı. İçimizdeki o gafil, basiretsiz, dünya siyasetinden habersiz, emperyalistlerin tuzakları konusunda zır cahil, Batı hayranı ve Batı budalası zavallılar sayesinde İslâm topraklarına Siyonistler 100 değil, 50 sene içinde hançerlerini sapladılar.
Siyonistler idealleri için insanüstü bir gayret gösterdiler, gösteriyorlar; bizlerin boynuna borç olan İslâmî cihadı bile bizden sanki devralıp gerçek anlamda tam bir Siyonist cihadı yaptılar, yapıyorlar.
En acısı da nedir bilir misiniz? Yazının başlığında dile getirdiğim gerçektir. “Vaat edilmiş topraklara”, öncelikle de Filistin’e sahip olmak isteyen Siyonistler, her türlü şeytanî ve gayri insanî yolu mubah saydılar. Bu arada, Siyonist gençlere bir Müslümanın bilmesi gereken İslâmî bilgileri öğrettiler ve o gençleri Filistin’deki stratejik bölgelerde bulunan bütün köylere gönderdiler. Çeşitli bahanelerle o köylere sığınan Siyonist delikanlılara, tertemiz Müslümanlar gözüyle bakan köylüler kızlarını verdiler. Bu casus Siyonistler harekete geçmeleri isteninceye kadar oralarda kalıp Müslüman gibi yaşadılar, çoluk çocuk sahibi oldular. (Bu dehşet verici gerçeği uzun yıllar önce bir Fransız dergisinde okumuş, fakat içimi kanattığı için şimdiye kadar hiç dile getirmemiştim).
Haganah, Irgun, Stern, Lehi gibi Siyonist kanlı grupların üyeleri olan o ajanlar, yerleştikleri köylerin nasıl ele geçirileceğinin bilgisini o çetelere ilettiler. Planlanan zamanda köyleri basan Siyonistler, Deyr Yasin katliamında olduğu gibi çok sayıda köyü kolayca imha ettiler. Bu korkunç kırım ve kıyımlar sırasında o casuslar kendi öz evlâtlarını kurtarmayı akıllarından bile geçirmediler. Nasıl olsa anneleri Yahudi değildi, o yüzden Yahudi sayılmazlardı, varsın öldürülsünlerdi…
Kendi öz be öz çocuklarını öldürtecek ve öldürecek kadar insanlıktan çıkmış, kuduzdan daha kuduz Siyonistlerden ne beklenir ki? Siyonistlerin bu insafsız, bu merhametsiz, vahşi ve canavarca yönlerini bilmezsek günümüz ve geleceğimiz için gerekli tedbirleri alamayız.
Görüyorsunuz, yıllar ve yıllar öncesinden işe koyuluyor ve vakti gelince hedeflerine ulaşıyorlar. Hizbullah’a da aynısını yapmadılar mı? Haberleşme araçlarını çok önceden suikasta hazır hâle getirip zamanı gelince canlarına okumadılar mı?
Acaba kendileri için en büyük tehlike olarak gördükleri Türkiye’yi çökertecek kim bilir neler ve neler hazırladılar! İçimizde onlar için çalışan sayısız Dönme, yani kripto Yahudi varken acaba geleceğimize yönelik ne gibi tuzaklar kurdular ve kuruyorlar!
Siyonistler, İsrail devletini var etmek ve yaşatmak için yukarıda belirttiklerimizden çok daha fazlasını yaptılar, yapıyorlar ve yapacaklar. Peki ya bizler ne yaptık ve ne yapıyoruz?
Namaz, oruç gibi farz olan Enfâl suresinin 60. âyetini umursamadığımız için burnumuz sürtülüyor asırlardır. Bizler şu ilâhî uyarıya kulak kesilip bizden isteneni yerine getirip getirmediğimiz konusunda mahşerde hesaba çekilmeden önce şimdiden kendimizi hesaba çekmeliyiz: “Ey iman edenler! Siz Allah’a (dininin yayılmasına, gönüllerin İslâm’a kazandırılmasına) yardım ederseniz O da size yardım eder!” (Muhammed, 47/7)
Hangi meslek veya iş kolunda olursak olalım, bu âyeti her an hatırımızda tutarak hayatımızda Allah’ın rızasını mı esas aldığımıza yoksa mal mülk, şan şöhret ve serveti mi tercih ettiğimize dikkat etmeliyiz.
Yaptığımızı “Allah’a yardım” inancıyla, yani O’nun yolunda cihat aşkıyla yapmazsak, Siyonistler kadar olsun ileriye dönük gayretler göstermezsek, sadece bu dünyayı kendimize zindan etmekle kalmaz, âhirette de Peygamberimiz aleyhisselâmın yüzüne bakamayız!
