Mevlâna’nın Çağlar Aşan Kerametleri

Mevlâna’nın Çağlar Aşan Kerametleri

Pek çok velinin kerametinden bahsedilir. O velilerin kerametleri sadece kendi dönemleriyle ilgilidir.

Hz. Mevlâna’nın kerametleri her çağın insanına seslenip gönülleri fetheden ve ilelebet fethedecek olan kerametlerdir. Hz. Mevlâna’nın büyüklüğü ve etkililiği de buradan ileri geliyor.

Hz. Mevlâna’nın bu kerametlerine tarih ve kitaplar şahittir. Yaşadığı dönemden bugüne kadar asırlar boyu insanlar onun eserlerini okuyarak Müslüman oldular, oluyorlar ve olacaklar.   

Önce Hz. Pîr’in yüzyıllar sonra gerçekleşmiş olan ilmî kerametlerinden bahsedelim:

Mesnevî’nin ikinci kitabının 42. beytinde şöyle der: “Ey güneş, sen dünyanın öbür yanını aydınlatmak için bu gül bahçesini terk edip gidiyorsun!” Demek ki Hz. Mevlâna dünyanın tepsi gibi düz olmayıp yuvarlak olduğunu Kopernik’ten üç yüz sene önce biliyordu. 

Yine ikinci kitabın 1706. beytinde çok şaşırtıcı bir şey söylüyor: “Şu zerreleri (nesneleri, maddeleri oluşturan şu atomları) kim sayıp dökebilir?”

Üçüncü kitabın 26. beytini okuyalım: “Hepsinin de ağzı açık olan varlık zerreciklerini seyrediyorum; onların ne yediklerinden bahsedecek olsam, bu söz çok uzar.” Beyitteki “bu söz çok uzar” ifadesi aslında mikroskop olmadığı için zerrecik dediğim o mikropları sana gösterip ispat edemem demektir. Dolayısıyla Pasteur’den altı yüzyıl önce Hz. Pîr mikropların varlığını biliyor ve ifade ediyor.

Altıncı kitabın 4579 ve 4580. beyitlerine bakalım: “Bir zerrenin (bir atomun) içinde saklı bir güneş vardır; o zerre ansızın ağzını açsa... Oradaki pusudan o güneş dışarı çıksa, onun karşısında gökler de, yer de tuz buz olur.” Bu ifadesiyle Hz. Mevlâna, Einstein’dan yedi yüzyıl önce atomdan ve atomun parçalanmasıyla neler olabileceğinden bahsetmiyor mu?

 Bu saydığım ilmî kerametlere birileri karşı çıkarak şöyle bir itirazda bulunabilir: “Bunlar keramet veya keşif değil, daha önce bazı bilginler tarafından dile getirilmiş bilgilerdir!” (Tasavvufta keşif ve keşf, bir velinin kimsenin bilmediği bir hakikati kalp gözüyle görüp bilmesidir.)

Öylelerine cevabım şu olur: “Kabul edelim ki bütün bu bilgileri eski bilginlerin kitaplarını okuyarak öğrenmiştir, keramet değildir (ki ben o bilgileri Hz. Mevlâna’nın gönül gözünün açık olmasıyla bildiğinden eminim). Bu durumda Hz. Mevlâna’nın dinî ve dünyevî ilimlerde kendini dört dörtlük yetiştirmiş, gayretli, araştırmacı, hakiki bir âlim, deha çapında bir bilgin olduğunu kabul etmen lâzım. Çünkü o bilgileri kitabında kaydetmesi, Hz. Pîr’in büyüklüğünü, önemini ve değerini göstermez mi? Senin ona hürmet etmeni, saygısızlık etmemeni gerektirmez mi?” 

Sevgili okur, Hz. Pîr’in kerametleri ilmî bilgilerle de sınırlı değil. Gerçi Mevlâna hazretlerinin hayatını anlatan eserlerde Hz. Pîr’in kendi döneminde gösterdiği birçok kerametinden söz edilir. Fakat bizce Hz. Mevlâna’nın en çarpıcı ve inkârı mümkün olmayan en büyük kerameti, Mesnevî’deki uyarı ve öğütlerindedir. Çünkü o öğüt ve uyarılarla karşılaşan bir okur, Hz. Pîr’in sanki doğrudan doğruya kendisine seslendiğini, kendi kusurlarını yüzüne vurduğunu görür; yanlışlarından nasıl kurtulacağını da yine Hz. Pîr’den öğrenir. İnsanın yüzüne tutulan ve ruh hâlini apaçık gözlerinin önüne seren bir aynadır Mesnevî. Bundan daha büyük keramet mi olur?

Öte yandan, günümüz dünyasının doğusunda ve batısında her sene en az yüzlerce, bazen binlerce kişinin Hz. Mevlâna’nın eserlerini okuyarak Müslüman olması, o mübarek velinin kerameti değil de nedir Allah aşkına?

Fransa’nın TÜBİTAK’ında (CNRS’te) yönetici olmuş, Fransız atom bombasını yapan bilim adamlarıyla çalışmış Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch/Havva Hanım’ın hidayete ermesi Hz. Pîr sayesinde olmuştur. Mezar taşına “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” hadisinin Arapça ve Almancasının yazılmasını vasiyet eden, yirmi kadar dil bilen dâhî Prof. Dr. Annemarie Schimmel, Hz. Mevlâna’nın elinden tuttuğu kimsedir. Fransa’nın ünlülerinden Maurice Béjart, Hz. Mevlâna’nın “Fîhi Mâ Fîh” kitabını okuyup bitirdikten sonra kelime-i şehadet getiren biridir.

Hegel, Roger Garaudy, Muhammed İkbal, Mehmet Akif, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç gibi çok sayıdaki yerli ve yabancı önemli zâtlar Hz. Mevlâna’nın yüceliğini bilen büyüklerdi.

Büyük adamların büyüklüğünü, kadir ve kıymetini gerçek anlamda ancak büyük adamlar bilirler. Küçük adamcıklar ise büyüklerimize sadece çamur atmasını bilirler. 

(Beyit numaraları, “Açıklamalı Mesnevî” kitabına göredir.)

Diğer Yazıları

Mevlid Bizi İki Kere Kurtardı

Mevlid Bizi İki Kere Kurtardı

  • 10.11.2025 / 10:29

Yorum Yaz