Mevlid Bizi İki Kere Kurtardı
Timur, Yıldırım Bayezid’i yenip Osmanlı Devleti bir tür başsız kaldığı, devletin darmadağın olma ihtimalinin arttığı, insanların son derece tedirgin olduğu ve yarınından hiç mi hiç emin olamaz hâle geldiği bir anda Rabbimiz, Süleyman Çelebi rahmetliye ilâhî ilhamın kapılarını açarak Mevlid-i Şerif’i yazdırttı.
Atalarımız bir tür dinî destan niteliğindeki Mevlid’i okuyarak kendilerini toparladılar. Sürekli Mevlid okudular ve Allah’ın yardımının kısa zamanda kendilerine erişeceğinden emin oldular. Uğrunda canlarını seve seve verecekleri Son Peygamber aleyhisselâma sahip olmanın inancı ve coşkusuyla moral buldular. Mevlid’i topluca ve sıkça okuyarak hem Allah’tan yardım dilediler hem de Peygamberimiz aleyhisselâmın ruhunu şâd ederek ondan Rabbimizin kendilerine yardım etmesi için dua buyurmasını istirham ettiler. Okudukları Mevlid’in Peygamberimiz aleyhisselâmın ruhunu harekete geçireceğinden, kendisinin Rabbine niyaz edip kurtuluşlarını dileyeceğinden emin olur hâle geldiler. Millet olarak dağılıp mahvolma korkusunu, telâşını, tedirginliğini ve yarınları için duydukları güvensizliği üzerlerinden attılar. Bu da geçer Yâ Hû demesini bildiler.
Umutları boşa çıkmadı. Çok geçmeden felâha erdiler, çünkü devlet yeniden şekillenip güçlenerek geniş halk tabakalarına geleceğin parlak olacağı umudunu aşıladı. Elhamdülillah o korkunç bâdireyi, o yok olup gitme, tarihten silinme endişelerini Mevlid sayesinde üzerlerinden attılar.
Rabbimiz atalarımıza ve bize acımış olmalı ki Hazreti Süleyman Çelebi’yi vasıta kılarak halkımızı tekrar diriltip şahlandırdı. O şahlanışla çok geçemeden fethedilmesi imkânsızın da imkânsızı olarak bilinen İstanbul fethedildi. O fetihle de yetinilmeyip Avrupa’nın göbeğine, Viyana kapılarına kadar dayanıldı. Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz iç denizlerimiz oldu. Devam edildi ve Atlas okyanusuna kadar uzanan bütün Müslüman diyarlar atalarımız sayesinde Haçlı istilâ ve işgallerinden korundu. Bütün Avrupa’nın bir araya gelerek oluşturdukları nice Haçlı orduları yenilgiden yenilgiye uğratıldı.
Osmanlı’nın o çekirdek devletini çetin ceviz hâline getiren Mevlid, bütün Osmanlı asırları boyunca insanımızın imanını sürekli tazeledi ve insanımıza aralıksız mânevî güç aşıladı.
600 küsur yüzyıl sonra Osmanlı Cihan Devleti yıkılıp da yerine Cumhuriyet kurulunca o aynı Mevlid tekrar insanımızın yardımına koştu. Batılılaşmanın dinsizleşmek ve dinsizleştirmek anlamına geldiği, okullardan din derslerinin kaldırıldığı, camilerin ahırlara dönüştürüldüğü, dinî inancın tamamen yok edilmeye çalışıldığı o kara günlerde Mevlid hemen insanımızın imdadına yetişti. Çeşitli vesilelerle evlerde ha bire Mevlid okundu. O sayede halkımız kalbindeki ve zihnindeki imanını korudu.
Osmanlı’nın ilk fetret devrinde olduğu gibi bu son dinsizleştirme döneminde de Mevlid böylece insanımızın kurtuluşunu sağladı. Nurlar içinde yatası merhum Süleyman Çelebi, Mevlid diye bilinen eserine, adeta keramet gösterircesine, boşuna Vesîletü'n Necât, yani Kurtuluş Vesilesi adını koymadığı da böylece çok iyi anlaşıldı.
Sözün özü, Mevlid insanımızın iki kere mânen ve maddeten kurtuluşa ermesine vesile oldu.
Lütfen bu tarihî hakikati görelim de Mevlid’i kötülemekten ve Hz. Süleyman Çelebi’ye çamur atmaktan kaçınalım. Molla Kasımlık yapmayı bırakalım.
