Peygamberî Ahlâkın 1500 Yıllık Işığında: Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Öncülüğünde Diriliş Çağrısı

İslami yıldönümlerini idrak etmek, sadece geçmişi anmak değildir; aynı zamanda bugünü inşa etmek, geleceği aydınlatmak, insanlığı kaybettiği değerlere yeniden kavuşturmaktır. Her büyük hatırlayış, bir dirilişe; her bilinçli anma, bir yükselişe vesile olabilir. Bu sebeple, İslam ümmeti olarak bizi şekillendiren ve istikamet kazandıran tarihî dönüm noktalarını, özellikle de peygamberî hatıraları, sadece törenlerle değil; bilinçle, niyetle, ilimle ve ahlâkla karşılamalıyız. Zira bu tür vesileler, bireysel ruhlarımızda bir arınmaya, toplumsal vicdanımızda bir silkinişe, insanlıkla kurduğumuz ilişkide bir yeniden doğrulmaya kapı aralayabilir.
İnsanlığın Yeniden Doğduğu An: 1500 Yıl Önce
Hicrî takvime göre 1500 yıl önce, çöle gömülmüş bir insanlık yeniden doğdu. İnsan onuru ayaklar altındaydı, adalet güçlülerin lehine işliyor, zayıflar eziliyor, kadının adı dahi yok sayılıyor, çocuklar diri diri toprağa gömülüyor, kölelik insanoğlunun kaderi gibi sunuluyordu. İşte böyle bir zamanda, Rabbimizin rahmet yüklü hitabı yankılandı: “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar!” Bu seslenişin muhatabı, insanlığın kurtuluşunun müjdecisi, kâinatın en şerefli misafiri, Hz. Muhammed Mustafa idi (sallallahu aleyhi ve sellem). Onun gelişiyle karanlık aydınlandı, kalpler dirildi, ahlak yeniden inşa edildi. Ve o günden bugüne, geçen 1500 yıl boyunca onun getirdiği hakikatler, zamanın ve mekânın ötesinde bir ışık gibi insanlığa yön göstermeye devam etti.
Bir Tarihten Fazlası: Yaşayan Bir Hakikat Olarak Nübüvvet
Bu kutlu yıldönümünü sadece bir tarihî olay olarak anmak yetersizdir. Bu, yaşayan bir hakikatin, yeniden idrak edilmesi gereken bir mesajın, bir ahlâk devriminin yıldönümüdür. Hz. Peygamber’in risaleti, tarihte kalmış bir sayfa değil, hâlâ hayata rehberlik eden canlı bir hakikattir. Onun getirdiği adalet anlayışı, merhamet ilkesi, barış mesajı ve insan onuruna verdiği değer, bugün dünyanın ihtiyaç duyduğu en temel değerlere ışık tutmaktadır.
Mardin’den Yükselen Bir Ses: Üniversitenin Kutlu Girişimi
İşte bu yıl, 2025, hicrî takvime göre Efendimiz’in doğumunun 1500. yılına tekabül etmektedir. Ne büyük bir onur, ne derin bir anlam taşır bu tarih! Bu vesileyle, Türkiye’nin güneydoğusunda ilim ve hikmetin kadim merkezlerinden biri olan Mardin’de bulunan Mardin Artuklu Üniversitesi, bu yıldönümünü sıradan bir anma değil, köklü bir bilinçlenme ve diriliş hareketine dönüştürmek üzere harekete geçmiştir. Rektörümüz Prof. Dr. İbrahim Özcoşar’ın öncülüğünde, İlahiyat Fakültesi'nin koordinasyonuyla planlanan bu etkinlikler zinciri, Hz. Peygamber’in hayatını, mesajını ve bıraktığı evrensel ahlâk mirasını çok yönlü bir şekilde ele almayı hedeflemektedir.
Tarihin Şahidi Kasimiye: İlmin ve Dirilişin Mekânı
3 Eylül 2025’te tarihi Kasimiye Medresesi’nde başlayacak olan bu etkinlikler dizisi, sembolik olduğu kadar tarihî bir anlam da taşımaktadır. Zira Kasimiye, geçmişte ilmin, irfanın ve hikmetin beslendiği bir merkez olarak, bugün modern bir üniversitenin girişimiyle yeniden hayat bulmaktadır. Burada gerçekleşecek her panel, her konuşma, her fikir, sadece akademik bir tartışma değil, aynı zamanda ümmetin hafızasında yeniden yankılanacak bir çağrının parçasıdır.
Peygamberin Sünneti: İnsanlık İçin Bir Medeniyet Manifestosu
Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatı, sadece bir inanç önderinin değil, bir toplumu en dipten alıp en yüce mertebelere taşıyan bir liderin hayatıdır. O, sadece bir bireyin değil, bir ümmetin, bir medeniyetin ve nihayetinde insanlığın şekillenmesine vesile olmuştur. Bugün onu anlamak, sadece Müslüman olmakla ilgili değil, insan kalmakla ilgilidir. Zira onun öğretileri evrenseldir; dili, ırkı, coğrafyası, zamanı aşar. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyuran bir Peygamber, aslında çağlar üstü bir insanlık manifestosu bırakmıştır arkasında.
Gazze’de Katledilen Ahlâk: Filistin ve İnsanlık İmtihanı
Ancak ne hazindir ki, bu yüce değerlerin yıldönümünü yaşadığımız bugünlerde, onun öğretileriyle tam anlamıyla çelişen bir tabloyla karşı karşıyayız. Filistin’de, Gazze’de yaşananlar, yalnızca bir savaş değil; insanlığın, vicdanın ve peygamberî mirasın katledilmesidir. İsrail işgal güçleri, çocukları, kadınları, yaşlıları hedef almakta; camileri, hastaneleri, okulları bombalamakta; bir halkın sadece topraklarını değil, hafızasını, kültürünü, geleceğini de yok etmeye çalışmaktadır. Ve dünya, bu barbarlığa sessiz kalmakta, insanlık utancın çukuruna daha da derin gömülmektedir.
Savaşın da Ahlâkı Vardır: Peygamberî Emirlere İhanet
Hz. Peygamber, savaşın bile bir ahlâkı olduğunu öğretmişti. Savaşta ağaçların kesilmemesini, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, ibadet edenlere dokunulmamasını emretmişti. O’nun orduları, düşmanın bile onurunu korumayı görev bilmişti. Oysa bugün, sözde çağdaş ve medeni sayılan bir rejim, bu temel insani değerleri ayaklar altına almaktadır. Bu, sadece İslâm’a değil; Musa’ya, İsa’ya, bütün peygamberlere ihanettir. Zira hepsi, adaletin, merhametin ve insan hayatının dokunulmazlığının savunucularıydı.
Üniversitenin Bilinç İnşası: İlmî Vizyonun Ötesinde
Böylesi bir ortamda, Hz. Muhammed’in (s.a.v) mesajını gündeme taşımak, onun ahlâkını akademik bir vizyonla analiz etmek, sadece bir üniversitenin değil, bütün bir ümmetin görevidir. Mardin Artuklu Üniversitesi, bu sorumluluğu üstlenmiş ve sadece bir akademik programla yetinmeyip, ümmetin ortak hafızasına bir katkı sunmayı hedeflemiştir. Bu, alkışlanacak, desteklenecek, örnek alınacak bir girişimdir.
Peygamberî Rehberlik, Modern Sorumluluk
Üniversitenin düzenlediği bu etkinlikler, bir yandan Peygamberimizin örnekliğini ilahiyat fakültesi kürsülerinde ilmî bir disiplinle işlerken, öte yandan onun mesajını bugünün meselelerine tatbik etmeye yönelik bir bilinç inşasına hizmet etmektedir. Sadece siyer okumak değil; onun hayatını bugün yeniden yaşamak, ahlâkını toplumsal hayata taşımak, adaletini uluslararası sisteme model sunmak gibi bir gayeye yönelmiştir bu programlar.
Filistin’le Dayanışma: Sessiz Kalmayan Akademi
Üstelik bu çalışmaların, Filistin davasına duyarlılık göstermesi, yapılanın sadece ilim adına değil, aynı zamanda insanlık adına olduğunu göstermektedir. Gazze’de açlıkla imtihan edilen çocuklar için bir yardım kampanyası, Kudüs için edilen bir dua, işgal altındaki bir toprak için atılan bir akademik adım; bunların hepsi, Hz. Muhammed’in izinden gitmenin modern yansımalarıdır.
Ümmetin Vicdanı: Mardin’den Yayılan Bir Örnek
Mardin Artuklu Üniversitesi’nin bu vizyonu, aslında bir üniversitenin neler başarabileceğinin açık bir göstergesidir. Akademi, sadece bilgi üretmekle kalmaz; vicdan da üretmelidir. Bugün ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey, vicdanlı ilim adamlarıdır. Filistin’i sadece haber bültenlerinden değil, bir insanlık meselesi olarak ders kitaplarından öğrenen, öğrencilere sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda bir duruş kazandıran hocalardır.
Çağrı: Tüm Üniversiteler Bu Dirilişe Katılsın
Bu bağlamda, Mardin Artuklu Üniversitesi’nin sergilediği bu öncülük, İslâm dünyasındaki tüm üniversitelere bir çağrıdır. Gelin, bu yıldönümünü sıradan bir anma günü olmaktan çıkaralım. Her üniversite, kendi şehirlerinde Hz. Muhammed’in mirasını anlatan programlar düzenlesin. Onun sadece geçmişin değil, bugünün ve yarının da rehberi olduğunu haykırsın. Üniversiteler, ümmetin vicdanı olsun. İlahiyat fakülteleri, sadece mezun veren değil, diriliş tohumları eken merkezlere dönüşsün.
Kapanış: 1500 Yıl Sonra Hâlâ Aynı Nurun İzindeyiz
Bugün hâlâ, 1500 yıl önce doğan o nurun gölgesinde yaşıyoruz. Rahmetin, hidayetin ve ahlakın nuru... Muhammed-i Mustafa’nın nuru (sallallahu aleyhi ve sellem). Bu nur ne sönmüştür ne de sönmeyecektir. Zira o nur, inanan kalplerde, bilinçli kurumlardaki diriliş azminde ve ümmetin vicdanında yaşamaya devam etmektedir.
Bu sebeple diyoruz ki:
Selam olsun bu öncü duruşa...
Teşekkürler olsun bu kutlu görevi üstlenen Mardin Artuklu Üniversitesi’ne...
Ve gönülden takdirlerimizi sunuyoruz kıymetli rektörümüz Prof. Dr. İbrahim Özcoşar’a.
Çünkü onun akademik liderliği, yalnızca bir yönetim başarısı değil; aynı zamanda ümmetin meselelerine karşı gösterdiği derin hassasiyetin, adalete ve merhamete olan bağlılığının bir tezahürüdür.
Kendilerinin Filistin meselesi başta olmak üzere ümmetin yaralı coğrafyalarına gösterdiği ilgi, insanî değerleri önceleyen anlayışı ve her fırsatta dile getirdiği peygamberî sorumluluk vurgusu, bugün takdirin de, duanın da en fazlasını hak etmektedir.
Bu kutlu girişimin, ümmetin ilim ve şuur dünyasında yeni bir dirilişe vesile olmasını,
diğer üniversitelerimize de ilham kaynağı olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.